Yerim Dar, Oynayamam!


YERİM DAR, OYNAYAMAM!

Bir zamanlar Üsküdar’dan Samsun’a siyasi otoriteyi elinde tutan bir il merkezi…
İki beyliğe başkentlik yapmış, bir imparatorluğun sayılı eyalet merkezlerinden birisi olmuş, bir cumhuriyetin başkenti dışındaki tek inkılabını yaşamış bir medeniyet şehri…
Tarihi geçmişinde pek az şehre nasip olmuş donanıma, medeniyete, zenginliğe, tecrübeye, kimliğe, karaktere, kişiliğe ve markaya sahip bir şehir…
Nasıl olur da bağrında doğanı bağrında barındıramaz?
Nasıl olur da bünyesindekinin on katı insanını gurbet adı verilen değirmende öğütür?
Nasıl olur da çok değil, bir asır önce kendisinin birer nahiyesi konumunda olan şehirlerin gerisinde kalır?


Göçün sebebi işsizlik mi,
Yoksa istihdama yanaşılmaması mı?
Geri kalmışlığının sebebi fabrikanın olmaması mı,
Fabrika yapılmaması mı?
Fakirlik?
Hangi fakirlik?!
Daha hafriyatı kaldırılmadan kapış kapış satılan dairelerin yükselttiği, türettiği, boca ettiği sitelerden geçilmiyor şehirde!
Yol boyunda park eden araçlardan trafik işlemez hale geliyor çoğu zaman!
Banka mevduatları dudak uçuklatıyor!
Dudakların uçukladığı mevduatların parıltısı da adını sanını duymadığımız bankaların bile dere boyunda şubelerini şenlendiriyor!
Lobi eksikliği mi?
İktidarından muhalefetine, liderlerin en yakınlarında onlarca Kastamonu kimlikli işadamı, bürokrat, siyasi bulunuyor!
Çok kısa bir dönem görev yapmasına rağmen tüm Türkiye’nin gönlünde taht kuran ve zamansız ölümüyle 70 milyonu ağlatan rahmetli Hasan Doğan gibi bir isme sahip olmak için diğer 80 il neler vermezdi?
İşadamları, fabrikalar kurarken memleketini tercih etmiyor!
İşgücü, memleketlisi patron olduğu zaman en önce kaytaran, en önce iş ortamını sulandıran kişi oluyor!
Bu memleketin ticaret erbabı birbiriyle alışveriş yapmaktan kaçıyor! Sadece memleketin kalbinde değil, gurbetin kalbi İstanbul’da da “hemşeri ticareti” kemikleşemiyor, gelenekselleşemiyor, kurumsallaşamıyor…
Görsel yayın dünyasında karizmayı iki kere çizdirmeyi başarıyor bu memleket!
Bir Rıfat Ilgaz’la, bir Orhan Şaik’le övünmekten edebiyat dünyasına yeni isimler kazandırmaya fırsat bulamıyor!
İşadamından vasıfsız işçisine,
Köylüsünden kentlisine…
Erkeğinden kadınına,
Yaşlısından gencine…
Hepimiz düğün alanında oturuyoruz. Karayılan vuruyor davula, zurna eşliğinde…
Oyun alanı bomboş!
Herkes başkasının oynamasını bekliyor!
Ne yerimiz dar ne de yenimiz!
Bizim oynamaya gönlümüz yok!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Yönetici incelemesinin ardından yayına alınacaktır.