ANNE
Cennetin
ayaklarının altına serildiği kutsal varlık…
Yüce
Mevla’nın sevgisinden, merhametinden bir nutfeyle yüreği beslenmiş bir şefkat
abidesi…
Dünyada
gördüğü bütün nankörlüğe, ihanete, hüsrana, acıya rağmen sevgisinden zerre
miktar azaltmayan yegane sevgi insanı…
Bir
insana kundakta emzik emdiği zamandan saçlarına aklar düştüğü zamana kadar hep
aynı gözle bakabilen ve YAVRUM kelimesinin ağzına en çok yakıştığı varlık…
Yürekleri
ısıtmaya, kalpleri yumuşatmaya, ruhları çocuklaştırmaya, insanı insan yapmaya
tek başına yeten “ANNEM” hitabının muhatabı…
Bütün
ANNELER özeldir!
Ve
tarih boyunca hep özel olmuştur…
Bakın
4 bin yıl önce LUDİNGİRRA isimli bir Sümer
çocuğu annesi NİPPUR’a nasıl seslenmiş:
Annem,
Ufukta parlayan bir ışık
Dağda dişi bir geyik
Öğle zamanı bile ışıldayan
Sabah rüzgarıdır…
Annem,
İlahi bir yağmur
İyi tohumlar için su
İkinci defa büyüyen
Bir üründür o…
Annem ,
Çok tatlı kokan
Bir hurma ağacı
Çam ağacından bir araba
Şimşir ağacından
Bir tahtıravandır..
Bir meyve salkımı
Bir süslü çelenktir o…
Asırlar geçti bu şiirin üzerinden ama ne
Sümerli bu çocuğun anne sevgisi ne de NİPPUR’un evladının yüreğindeki özel yeri
değişmedi…
Tıpkı bu satırların sahibinin yüreğinde hiç
solmayan Hacı Zühre Arslan sevgisi gibi…
Her
iki ellerinden hürmetle, minnetle, sevgiyle öpüyorum canım annem… Benim annem
olduğun için değil sadece, GERÇEK BİR ANNE olduğun için!
Ve
bütün annelerin önünde saygıyla eğiliyorum.
Her
türlü övgüyü hak ediyorsunuz…
Ve
yılın bir günü değil 365 günü size ayrılsa yine yetmez…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler. Yönetici incelemesinin ardından yayına alınacaktır.