ahşabın raconunu kesmek

AHŞABIN RACONUNU KESMEK…

İnsanoğlu’nun beşikten mezara yolculuğu onunla…
Teknoloji canavarı ne kadar uğraşırsa uğraşsın onun yerini alamadı, alamayacak…
Sanayileşme çağının ve ardından gelen bilim – kurgu filmlerini andırır elektronik canavarlığın bütün gücüyle saldırdığı dönemlerde bile insanoğlunun vazgeçilmezi olmaya devam etti…
Ve artık değeri daha da fazla anlaşılır hale geldi…
Ahşap bütün dünyada yeniden tahtına kuruluyor…
Metalin, plastiğin, demirin, ıvırın, zıvırın bütün uğraşları ahşabın değerini daha iyi anlamamıza vesile oldu…
…..


Ve Kastamonu, ahşabın raconunu kesmek için sıvadı kollarını üç yıl önce…
İlk ahşap fuarı bir hayalin, sis perdesi ardında kalan görüntüsüydü kimilerine göre!
Öyle ya;
Bugüne kadar Kastamonu’nun tarihinde görmediği bir şeydi ahşap fuarı…
Görmediği ve bilmediği…
Bilmediğiniz korkutur sizi…
Ve insanın en büyük düşmanı, en büyük engeli kendisi değil midir zaten?
İnsanın en büyük acizliği, en büyük zaafı kendi gücünü bilmemesi değil midir?
İşte bu bilinmezlikler ürküttü bizi…
Yeşilin her tonunun resitaliyle gözlerimizi nurlandıran ahşap varlığımızın cebimizi de nurlandırması gerektiğini birisi akıl etti Allah’tan!
Ve bu yıl üçüncü kez kapılarını açıyor ahşap fuarı…
İlk yıl rica minnet stand açtırmıştık firmalara…
İkinci yıl hafif bir kıpırdanma olması, il dışından da yatırımcı ve sektörün güçlü isimlerinin iştiraki umutları kaf dağının ardından Ilgaz’ın dumanlı tepelerine kadar getirmişti…
Bu yıl, bütün standların dolması, sektörün duayenlerinin fuarda arz-ı endam etmesi ve talih kuşunun kanat çırptığı biletlerin ön yüzünü bizim ağaçkakanımızın işgali, Ilgaz’ın dumanlı tepelerinden Kuzeykent’e taşıdı umutları, beklentileri, hayalleri…
…..
Racon kesmeye doğru yol alıyor Kastamonu…
Ahşabın ilk adresi olmaya aday…
Devlet Baba, üç yıldır unu, şekeri, suyu altın tepside getiriyor Kastamonu girişimcisinin önüne…
İlk iki yılı hazırlık, adaptasyon, bilinçlenme, hazırlanma, tecrübe edinme, ikili ilişki kurma, reklam, tanıtım, şu, bu dönemi olarak varsayalım…
Ama “Ahşap Fuarı” üçüncü yılında attığı taşın ürküttüğü kurbağaya değdiği bir fuar olmalı…
Mesela;
Ahşap ürünleri standardının dışına çıkacak, uçuk, kaçık, ilginç, dikkat çekici yeni ürünler çıkaralım ortaya…
Tarih ve kültür şehri olduğumuzu, işyeri tabelalarımızı, tanıtım levhalarımızı ahşaba bürüyerek gösterelim…
Konaklar şehri olduğumuzu, ahşap cephe giydirmelerle anlatalım…
Kastamonu’nun ahşap sektöründe yer alan, savaş veren, ayakta durmaya çalışan yatırımcısına, esnafına el atalım…
Ve zahmet olmazsa….
Ahşabın raconunu kesmeye el birliğiyle gidelim….
Bi zahmet, Kuzeykent’teki Ahşap Fuarı’nı ziyaret edelim…
…..
Un, şeker ve su Devlet Baba’dan geldi…
Eee artık helvayı da biz yapalım!

Di mi yani?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Yönetici incelemesinin ardından yayına alınacaktır.