En Değerli Yaprak


EN DEĞERLİ YAPRAK

Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş’ın himayesinde İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğünün lokomotifliğini yaptığı, Belediyeden üniversiteye, vakıflardan müftülüğe, jandarmadan polise, milli eğitimden kaymakamlıklara toplumla direkt iletişimde ve ilişkide bulunan bir sürü kurumun oluşturduğu vagonlara yüklenen ecdad yadigarı değerlerimiz geçtiğimiz Nisan ayında çıktığı yolculukta geçen gün ilk istasyon molasını verdi…
Biraz uzun bir cümle oldu, biliyorum…
Değerler Şehri Kastamonu projesinin 1. Koordinasyon toplantısını bir cümleyle özetlemeye çalışırsanız, yukarıdaki gibi uzun bir cümle çıkması normal!
Bugün basını okuduğumda gördüğüm manzara; Toplantıda “Değerler Papatyası” yapraklarında yer bulamayan Hilm değeri, Batı’daki NGO sistemi ve Vakıflar Kurumu’na getirilen ağır eleştiri dikkat çekti.
Benim dikkatimi ise Vali Bektaş’ın NGO sistemi ile ilgili sözleri çekmişti. Daha doğrusu kürsünün birinci basamağında Avrupa ve Amerika’daki sivil toplum örgütü anlayışı ile ecdadın Vakıf Müessesesi olmalıydı!
Katar’ın lokomotifi olan İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü Mustafa Korkmaz’ın “Sevgi” ana başlığı altında Kasım ayının ilk yarısında ön plana çıkaracakları değer olarak ifade ettiği Hilm değerini beynimize nakşederken sanırım Sevgi ana başlığını es geçtik birçoğumuz. Ve hiç takılmamamız gereken bir yere takıldık!
Asıl takılmamız gereken yer, Katar’ın lokomotif ardındaki vagonlarından çoğunun yüksüz, yolcusuz, bomboş seyahate devam etmeleri olmalıydı halbuki!
Bu arada “Değerler Şehri Kastamonu” projesinin gerek kurum ve kuruluşlarımız, gerek sivil toplum örgütlerimiz, gerek basınımız ve gerekse de toplum nezdinde yeterince bilinmemesi, anlaşılmaması da önemli bir problem olarak duruyor projenin önünde!
Ve projeye farkındalık oluşturmak da sanırım medyamıza düşüyor!
Toplantıda belki de en ağır eleştiri Vakıflar Bölge Müdürlüğüne yapıldı! Kastamonu Üniversitesi temsilcisi olarak söz alan akademisyenimizin, Vakıf Kültürü hakkında bilgi veren birçok belgenin Kastamonu’dan Ankara’ya gönderildiğini hatırlatarak sarf ettiği “ Bu belgelere çalışmalarımız için dahi olsa ulaşamıyoruz. Vakıflar Bölge Müdürlüğü bunları muhafaza edemiyorsa, versin biz muhafaza edelim” sözü, toplantıya damga vuran hususlardan birisi oldu.
Keşke eleştiriyi getiren akademisyenimiz, Kastamonu ve Vakıf kültürü adına bugüne kadar yaptığı ya da yapmaya çalıştığı çalışmaları da belirterek, belgelere ulaşma noktasında çektiği çilelerden örnekler verseydi de, aydınlansaydık!
Vakıflar Kurumu yetkilisinin, kurumun Kastamonu’da 1998 yılında teşkilatlandığını, söz konusu belgelerin bir hanın depolarında çürümeye terk edilmiş halde bulunduğunu ve uzman ekiplerce ele alınması için Genel Müdürlüğe nakledildiğini, bununla beraber Genel Müdürlük nezdinde tüm belgelerin tasnifinin yapılıp mikro filmlerinin çekildiğini ve isteyen her araştırmacının bu bilgi ve belgelere rahatlıkla ulaşabildiğini ifade ettiği cevabı niye güme gitti, anlayamadım?!
Özellikle Osmanlı Devleti döneminde zirve noktasına ulaşan Vakıf Müessesesi’ ni kendi kültürüne monte eden, bununla da kalmayıp cillop gibi bir modifiye yanında, motorunu da yenileyerek NGO yani ( Non-Governmental Organization) etiketiyle işleyen Batı’nın bugünlerde bize bizim değerlerimizi pazarlaması ve tavsiyelerde bulunması “güler misin ağlar mısın” ın çok ötesinde bir vahamet!
Vali Erdoğan Bektaş; “Batı bizden aldığı vakıf değerini geliştirmiş, “Non-Governmental Organization” yani Sivil Toplum Örgütü diye isimlendirmiş ve şimdi bu sistemi bize dayatıyor!” ifadeleriyle aslında hepimizin şapkasını tek tek düşürdü önümüze!
Fransa’nın temizliği bizden öğrenip, bugün dünyanın temizlik ve kozmetik ürünler lideri olarak bize temizlik dersi vermesi kadar vahim...
Amerika’ nın, Almanya’nın ve hatta İngiltere’nin Osmanlı’daki eyalet sistemini alarak “içindeki adalet, eşitlik, vicdan olgularını pasifize ederek” geliştirip, muasır medeniyetler olması kadar düşündürücü...
İlmi sahalardaki keşiflerin, buluşların, icatların ezici bir çoğunluğunun ilk nüvelerini veren İslam ve Türk medeniyetinin, ağacın meyve vereceği noktada araziyi Batı’ya bırakmaları kadar üzücü…
Değerler Şehri Kastamonu, bizim değersizliğimizin değil, tam tersine değerimizin bir göstergesi aslında!
Sahip çıkmamız, geleceğe taşımamız, geliştirmemiz ve evvelimizde olduğu gibi zahirimizde de dudak uçuklatmamız gereken değerlerimize değer vermek bizi değersizleştirmez!
Ve sanırım en büyük değerimiz Batı’nın NGO’ya dönüştürdüğü Vakıf Sistemi…
2. Koordinasyon toplantısında tüm vagonların yüklerini almış olması temennisiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Yönetici incelemesinin ardından yayına alınacaktır.