KOCASININ
İSMİNİ HATIRLAYAMADI
Yıl;
Milli Mücadele Yılı...
Aylardan
Hazan,
Günlerden
kara haber!
Daday
Askerlik Şubesi önü mahşeri bir kalabalığı ağırlıyor...
Oğullarının,
babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin akıbetini öğrenmek, cephedeki
yakınlarından bir haber alabilmek için doldurmuştu Daday ahalisi şube binası
önünü...
O
gün Çanakkale Cephesinde şehadet şerbetini içenlerin listesi Daday Askerlik
Şubesine ulaşmıştı. Halka şehitler ilan edilecekti.
Bolatlar
Köyünden Cemile Hanım da askerdeki eşinden bir haber alabilmek için sabahın ilk
ışıklarıyla birlikte yola çıkmış ve yüzlerce kişinin doldurduğu alanın bir
köşesinde beklemeye koyulmuştu.
Askerlik
şubesine girenlerin çoğu gözyaşlarıyla dışarı çıkıyor, hüzne gurur, feryada
“Allahuekber” nidaları karışıyordu.
Cemile
ayağa kalktı çömeldiği yerden, ürkek ve korkak adımlarla yürüdü şube binasının
ana kapısına... Sonra içerideki kalabalığın önüne set çektiği oda yöneldi. Sıra
kendisine gelene kadar kaç dakika, kaç asır geçtiğini bilmiyordu.
Önündeki
insan seli bir bir boşalmış, masanın bir ucunda kendisi diğer ucunda gözleri
nemli şube komutanı kalmıştı.
“buyur bacım!” nidasıyla kendisine geldi
Cemile...
İçindeki ümitle karışık korku sesine yansıyor,
dudaklarını zorlukla hareket ettiriyordu. Fısıltı halinde titrek bir ses sordu;
“Kocamdan
bir haber var mı komutanım?”
“Bakalım bacım” dedi komutan ve sordu Cemile’ye;
“İsmi nedir?”
Cemile durdu. Kocasının adını bir türlü aklına getiremiyor,
kelimelere dökemiyordu. Evet, Cemile kocasının adını unutmuştu!
Şube komutanın önünde uzunca bir liste, dışarıda uzun ağıtlar...
Cemile, heyecandan hayat arkadaşının, yastığının ortağının, hayatının anlamının
adını unutmuştu...
“Hele siz listeyi bir okuyun, ben şu derim!” diyebildi...
Ve liste okunmaya başladı;
Halil oğlu Şakir... Mehmet oğlu Ali... Bekir oğlu Ali Osman...
Mustafa oğlu Durmuş... Mehmet oğlu Emin... Ahmet oğlu Ahmet...
Cemile sendeledi son isim okunduğunda...
“kim dediniz en son?”
“Ahmet oğlu Ahmet... 1297 doğumlu, Bolatlar Köyünden Tüfenk
lakaplı Ahmet oğlu Ahmet... Çanakkale’de 5. Kolordu, 42. Alay, 1. Tabur, 4.
Bölük piyade sınıfında er olarak savaşmış ve 29 Temmuz tarihinde Cenup Grubu
Sevk Mecruhin Hastanesinde şehiden vefat etmiştir.”
Hiçbir şey söylemedi Cemile, söyleyemedi... Acısını yüreğine
gömerek, bir şehid eşinin vakarını korumaya çalışarak gözyaşlarını yüreğine
akıtarak şubeden ayrıldı. Çarşısının ortasındaki ahşap köprüye geldiğinde sağ
elinin avucundan ve bileğinden akan kanın sıcaklığını hissetti. Şehit Ahmet’in eşi Cemile, ağlamamak için
elinin tabanını ağzına bastırmış ve bu esnada dişleriyle elinin tabanını
ısırmıştı... Farkında değildi...
Çanakkale’den destanlar mı istiyorsunuz?
Çanakkaleden yüzlerce kilometre uzaklıkta bir Çanakkale
destanıdır bu. Binlerce destandan bir tanesi... Kundaktaki çocuğuyla tek başına
hayat mücadelesi veren... Evinin direğini, yiğidini, yarini, can parçasını
vatan uğrunda cepheye gönderen, kınalı yiğidinin şehadet haberini aldığında
“şehit eşi ağlamamalı” diyerek yüreğinde feryad ederken, farkında olmadan vatan
toprağına kendi kanını da akıtan Cemile’nin yüreğini alev alev dağlayan sessiz
bir destan...
Şühedaya minnet ve şükranla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler. Yönetici incelemesinin ardından yayına alınacaktır.