AŞISIZLAR
İki yıldır Covid 19 adı verilen bir virüsün oyuncağı oldu
dünya!
Evlerimize hapis olduk aylar boyunca. Birbirimizle gidiş
gelişlerimizi kestik, kesmek zorunda kaldık. Hatırlayın; sağlıkçı anneler
babalar çocuklarıyla kapı eşiğinde ve metrelerce uzaklıktan hasret gidermek
zorunda kaldı. Yoğun bakım üniteleri Aylan bebeği taklit edercesine yatan Covid
mağdurları ile doldu taştı. Avrupa’nın birçok ülkesinde yaşlılar, kimsesizler,
parası olmayan fakirler ölüme terk edildi. Eğitim öğretim sekteye uğradı.
Aylar boyunca Covid 19 virüsüne “DUR” diyecek “AŞI” haberini
bekledi tüm dünya, hasret ve özlemle…
Aşı bulundu…
Üretildi…
Kullanılmaya başlandı…
Medeni (!) Avrupa’nın kitlesel ve ülkesel maske hırsızlığını
aşıda da gerçekleştirmesi şaşırtmadı!
Afrika’da milyonlarca insan bir tek doz aşıya hasret iken
Amerika’da insanların ardından hayvanlara da aşı uygulanması çılgınlığına da,
Avrupa’nın medeni (!) ülkelerinin nüfuslarının kat be kat fazlası aşıları
Afrika’ya göndermek yerine depolarında saklamalarına da şaşırmadık maske
aymazlığının ardından.
Ve Türkiye…
Aşı üreticisi olmayan ülkeler arasında en fazla aşıya sahip
olma başarısını göstermesinin yanında tüm dünyada en fazla ve en hızlı
aşılamayı gerçekleştiren ilk 7 ülke arasına girdiği günlerde bile “AŞI”
üzerinden bombardımana tutuldu.
Nihayetinde iki ay öncesinde hem Biontech hem de Sinovac
aşılarını milyonlarca doz temin etti. Geçtiğimiz ayın bir haftasında üst üste
dört – beş gün en fazla aşı yapan ülke oldu.
Sonrasında…
Pusuda bekleyen “istemezük” tayfası çıktı meydana!
“Aşıya karşı” imişler!
Halen randevusu gelip geçmiş 23 milyon kişi var aşısını
olmayan!
Devletin kurumları bu aşı karşıtlarını iknaya çalışıyor!
Tüm dünyayı saran uluslararası bir salgın dönemindeyiz. Bu
salgındaki en büyük ve tek silahımız AŞI. Ve aşıya karşı olanları ikna
meselesi.
Aşı olmak bir tercih değil, zorunluluktur bence!
Aşı olmayan vatandaşı korumak, kollamak için iki yıldır
yaşadığımız kısıtlamaların ve yasakların aşısızlara uygulanması gerekir mi?
Salgının tek silahı aşı iken, bu silahı reddedeni salgından
korumanın tek çaresi aşısızı Covid 19 virüsünden mümkün olduğunca uzak tutmak
değil mi?
İsteyen aşı olmasın, kabul. Ama aşı olmamanın gereğini de kabul
etsin!
Beş binli rakamların altına inen vaka sayıları iki hafta
içinde üçe katlandı. Salgının dizginlenmesi için en büyük ve tek silahımız olan
aşıyı elinin tersiyle iten 23 milyon kişinin bu artışta sorumluluğu var mı?
Her ortamda, her fırsatta devlet büyükleri ve yetkililerin
“maske – mesafe – temizlik” uyarısına uymayanların bu artışta katkısı var mı?
Kısıtlama olduğunda vaveylayı koparan, kısıtlama
kaldırıldığında ise tüm tedbirleri bir kenara atanların bu artışta yeri var mı?
Ve son soru:
Çin’de ortaya çıkan bir virüs yüzünden ben Türkiye’de eve
hapsoldum;
Maskemi taktım ama maske takmayanlar yüzünden eve hapsoldum;
Mesafemi korudum ama mesafe kuralına uymayanlar yüzünden eve
hapsoldum;
Vakti zamanı gelince aşılarımı geciktirmeden oldum ama aşı
olmayanlar yüzünden eve hapsolursam;
Bu durum aşısını olanlara haksızlık olur mu?
Cevap EVET ise; şu saatten sonra kısıtlamaların tek
muhatabının aşı karşıtları ve aşısını yaptırmayanlar olması gerekir!
Son söz: AŞI BİR TERCİH DEĞİL COVİD SALGININA KARŞI ZORUNLULUKTUR!