Lafı neresinden anlamak?

Türkçemiz lastik gibi mübarek!

Ne tarafa çekersen o tarafa uzuyor…

Kırmızı nokta ya da bip uygulaması imkanımız olmadığından misal vermeye de kalkışmamak lazım…

Ama sağolsun, bizim yerimize misal verenler oluyor…





“Açlıktan nefesi kokan silah ruhsatı için geliyor! Vermezsen kırk yere şikayet ediyor!”

Benim bu lafta gördüğüm manzara; işi gücü olmayan, doğru dürüst kazancı bulunmayan ve evine ekmek getirmekten aciz kişilerin, sırf hava atmak, caka satmak sevdasıyla beline tabanca takma merakının acı bir tablosu!

Bir başkasının gördüğü ise; Kastamonu’yu ve Kastamonulu’yu aşağılamak!

Gerekçe de hazır; can güvenliğini sağlamak için! Peki sokakta gezen her vatandaş can güvenliği gerekçesi ile beline silah takarsa ne olur? Ve ardından ikinci gerekçe; silah tutkusu ruhumuza işlemiş edebiyatı! “Benim merakım var, ver bana silah!” mantığı bu çağda hala geçerliliğini koruyorsa bazı zihinlerde vay halimize!

Ilgaz’da bir polisimizin şehit düştüğü saldırıyı ısıtıp ısıtıp kamuoyunun önüne koymanın, sanki terör her şehrinde, her köyünde, her bölgesinde hakimmiş gibi bir imayı yansıtmanın ve Kastamonu’yu terör karşısında sinmiş, korkmuş gibi göstermenin iyi niyetli bir tarafını göremiyorum!

Kastamonu Belediyemizin son derece yerinde ve akılcı uygulaması parkomat olayı…

Biz değil miyiz Allah aşkına, otoparkın dış çevre duvarına arabaları sıfıra sıfır dizip üç kuruş vermemek için köşe bucak bir arabalık yer arayan…

Biz değil miyiz Allah aşkına, otoparklar yarı kapasite ile doluluk oranı gösterirken cadde boyunu kombine bilet almışçasına kapatan…

Mülki idare amirinin “parkomat uygulaması sayesinde vatandaş park yasağına uymaya başladı. 1 lira için çoğu insan park etmekten vazgeçti” sözünün neresinde yalan var?

Kimi kandırmaya çalışıyoruz?

Sırf siyasi rant hesabı için Türkçemizin lastik özelliğini kendine yontmanın da belli bir raconu olması lazım!

Bir yaraya parmak basıldıysa…

Neşter vurulduysa…

Acı da olsa gerçekler ortaya konmuşsa…

Bundan cımbız elde farklı manalar çıkarmak yerine, merhem olmaya çalışsak memleketimize daha fazla hizmet etmiş olmaz mıyız?

Eleştiri doğaldır, olmalıdır…

Ama eleştiri bir hatayı düzeltmek, bir yaraya merhem olmak, bir sorunun çözümüne katkı sağlamak için yapılırsa yapıcı eleştiri olur…

Masada bacağı kangren olmuş bir hasta yatıyor…

Doktor, bu bacak kesilmeli diyor…

Hariçten gazel okuyanlar korosunun şefi feryad ediyor: “Sen nasıl olurda bu bacağı kesersin? Senin vazifen bu bacağı yürür hale getirmek değil mi?”

Yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder…

Yarım siyasinin insanı neden soğuttuğunu hala anlayamadınız mı?

Birileri bu memleketin geleceği için bir şeyler üretmek sevdasında…

Birileri Kastamonu kimliğine artı değerler katmak yarışında…

Birileri başkent tecrübesinin kültürünü yaşayan nadir şehirlerden birisi olan Kastamonu’yu bir adım ileri götürme yarışında…

Lütfen, seyirci koltuklarından hizmet edeni seyrederken, koltukları sahaya atmayın!

Sahadaki yabancı maddeler maçın seyrini etkiliyor!


NOT: Yazımda hiç isim kullanmadım. Çünkü bu yazıyı birilerine şirinlik olsun ya da birilerinin üzerine çamur lekesi sürülsün diye yazmadım. Kastamonu’nun artık acı gerçekleriyle yüzleşmesinin zamanı geldi de geçti bile. Bu acı gerçekleri dile getirenleri tukaka ilan edeceğimize, yaraya neşter vuralım diye yazdım. Derdim şahıslar değil, derdim memleketimin bir adım ileri gitmesinin önündeki engellerin kalkması…


13.04.2012