Tanıtım Toz Duman!

TANITIM TOZ DUMAN
Vatan Gazetesi yazarı Selahattin Duman, geçtiğimiz günlerde Kastamonu ismini gazetesine taşıdı…
Gazetesi aracılığıyla da Türkiye’ye…
Kastamonu’da da Selahattin Duman’ın memleketimizi beş ayrı yazıyla köşesine taşıması sevinçle karşılandı…
Yazılarını sitesinde yayınlayanlar…
Duman’a övgüler düzenler…
El çırpanlar…
Bir bayram ilan etmediğimiz kaldı…
Allah için güzel de döşemiş Selahattin Duman beyefendi…
Bir şehir bu kadar güzel anlatılıp bu kadar berbat bir finalle yerin dibine sokulabilirdi!
Hani “otantizmin yaşadığı, bir asır öncesinin havasını yansıtan sokaklar” falan deseydi anlardım da;
1940’ ların 1950’lerin havasını hangi ara sokakta buldu çözemedim…
Fetih 1453 filmiyle kendisini yad etme fırsatı bulduğumuz Çandarlı Halil Paşa’yı ve cümle aile efradını Kastamonulu yapması…
Candaroğulları Beyliği’ ni Çandarlı Ailesi’ne bağlaması…
Ve beylikler döneminde (yani Osmanlı’da henüz bir beylik düzeyinde bulunduğu dönemde) İmparatorluğun (!) yönetimine Candaroğulları sülalesini ataması…
Güzel de…
O satırlar kimileri için belge olacak…
Referans teşkil edecek…
Kastamonu ile ilgili bilgi dağarcığına dönüşecek…
İlk dört yazısında gayet güzel bir şekilde tanıttığı, anlattığı, birkaç yalan yanlış bilginin “kadı kızındaki kusur” misali mazur görülebileceği ahengi ve üslubu son yazısında şirazesinden çıkardığının farkında mı Sayın Duman?
Sanırım değil…
Kendince iyi bir şeyler yazdığını düşünüyor bence…
Amma velakin;
Pınarbaşı’nın ve Kastamonu kimliğinin en önemli doğal turizm zenginliklerinden birisi olan Valla Kanyonu macerasını okuyanların yerine kendisini koyup bir empati yapmasını isterdim…
O yazıyı okuduktan sonra gidecek olan da vazgeçer Valla Kanyonu’na gitmekten…
Bu arada İzbeli Çiftliği’ne gidecek olanlara bir hatırlatma;
Selahattin Duman’ın yazısına güvenip, Çiftliğin sahibesine “Sakine” demeyin…
Oradaki Osmanlı Hanımefendisi’ nin ismi Sabiha Hanım’dır, Sakine değil!
Bankalarımızın dili olsa da Kastamonu’nun ahalisinin ne kadar fakir (!) olduğunu vadeli mevduatlarla diziverse…
Neredeyse kelle başı araba istatistiği,
Daha inşaatı başlamadan satışı biten siteler, apartmanlar…
Ankara yolu boyunca dizilen villalar…
Fakirliği değil cepteki akrebi gösteriyor!
Bu başlı başına işlenmesi gereken ve Kastamonu’nun en derin yaralarından birisi olan çıkmazlarının tepesindeki husus;
Zenginin zenginliğinin kendisinden başkasına fayda vermemesi…
Özür def edercesine süslü tabaklarda servis edilen balıklara bakmaktan;
“Kardeşim, bu balığı nasıl tutarız?”sorusunu akıl edememenin,
Ya da “neden balık tutacak olta değil de balık verirsin?” diyememenin
Tartışılması için bu yazının yeri de yeni de dar…
Velhasıl-ı kelam…
Doğrular içinde yanlışların…
Övgüler içinde sövgülerin…
Güzellikler içinde çirkinliklerin…
Tanıtımın toz duman olduğu bir değerlendirme yazısı için
Sayın Duman’a teşekkür mü etmeliyim?